Gezi yazısı örneklerine yer vereceğimi bu yazımıza başlamadan önce gezi yazısın önemine bakalım. Gezi yazısı bir kişinin herhangi bir bölgeyi gezmek amaçlı gittiği ve orada gördüğü yeni yerleri, yaptığı keşifleri insanlara aktarılmak amacıyla yazılan yazı türlerinden biridir. Gezi yazısı türlerinin en çok bilinen ve en önemlisi Seyahatname’dir. Seyahatname coğrafya, gözlemler, hukuk, yaşanılan hisler gibi pek çok araştırmanın ve duygu yoğunluklarının birleştirilmesi ile yazılan bir yazıdır. Bununla birlikte gezi yazısı denildiğinde herkesin aklına ilk olarak Evliya Çelebi gelmektedir. Bu sebeple yeni yerler görmek isteyen kişiler gezi yazılarına da ilgi gösterir. Aynı zamanda bazı yerleri gezip yazmak günlük gibi de olduğu için insanlara anında biriktirir.
Gezi Yazısının Özellikleri
Gezi yazısının özellikleri maddeler halinde şu şekilde sıralanmıştır;
- Gezi yazıları; gezilmiş ve görülmüş olan bölgelerin, şehrin ya da ülkenin en detaylı bilgisini ve değerlendirmesini anlatan yazılardır.
- Bununla birlikte gezi yazılarında gidilen bölgenin coğrafis, tarihi, sosyolojisi, konumu, orada yaşayan insanların adetleri, dini, dili, ırkı, yaşam tarzları, beslenme tarzları gibi pek çok önemli konular hakkında detaylı bilgi verilir.
- Gezi yazılarında gidilen yerleri doğa güzellikleri kesinlikle bahsedilir. Doğa güzelliklerinin fotoğrafları eklenir.
- Bununla birlikte gidilen bölgelerin komşu ülkeler ile arasındaki ilişkilerden de bahsedilir.
- Gezilen yerlerin etrafında ve kişinin bulunduğu konumdan kolay gidilen diğer ülkelerden de bahsedilir.
- Gezi yazıları okuyucu bilgilendirme amaçlı yazılmalıdır. Bu sebeple daha çok kişinin yaşadığı olaylar değil de gittiği ülkenin bilgilerinin yazılması daha önemlidir.
- Özellikle araştırma yapan kişiler için gezi yazıları çok önemli olduğundan dolayı gezi yazılarının dikkatli bir şekilde ve doğru bir şekilde yazılması çok önemlidir.

Gezi Yazısı Nasıl Yazılmalıdır?
Gezi yazısı nasıl yazılır sorusu bu türden içerik üretmek isteyenlerin merak konuları arasında yer almaktadır. Gezi yazıları kendi içerisinde belli kurallara sahiptir. Gezi yazısı yazılırken bu kurallara dikkat edildiği zaman ortaya çok güzel yazılar çıkmaktadır.
Gezi yazısı yazılırken dikkat edilmesi gerekenleri aşağıdaki şekilde sıralanmıştır;
- Gezi yazısı yazılırken gezilen ortamda ya da mekanda görülen farklı şeyleri anlatmak gerekir. Bunları anlatırken betimleme yapmak insanların hayal gücünü de o ortama getirir.
- Gezi yazıları yazılırken gezilen yerin ırkından, dilinden, dininden, farklılıklarından çokça bahsedilmesi gerekir. Bunun sebebi de gezi yazısını okuyan kişilerin merak ettiği yerlerin soru işaretlerini çözüme kavuşturmaktır.
- Gezi yazılarında ekonomik faaliyetlerin nasıl gerçekleştirildiğinden de kesinlikle bahsedilmektedir. Böylelikle oraya gitmek isteyen insanların götürmesi gereken bütçeyi önceden belirlemeleri kolay olur.
- Gezi yazılarında gidilen bölgenin beslenme tarzından da bahsedilmelidir.
- Gezi yazılarında en önemli ve en çok dikkat edilmesi gereken durumlardan biri akıcı bir dil dile sahip olmaktır. Çünkü gezi yazıları sıkılmadan okunması gereken yazılardır.
- Gezi yazısı yazanlar anlattığı betimlemeleri desteklemesi için yazıların içerisine kesinlikle fotoğraf eklemelidir. Eklenen fotoğraflarda kişinin kendi çektiği fotoğraflar olursa daha etkili olur.
- Gezi yazılarında en sıkıntılı durum anlam karmaşalarıdır. Bu sebeple kronolojik bir sırayla gezi yazılarından bahsedilirse anlam karmaşasının önüne geçilir.
- Okuyucu sıkmamak için gezi yazılarının kısa ve öz bir şekilde olması gerekir. Bununla birlikte çok uzun gezi yazıları okuyucuyu sıkacağı için sadece önemli konularda bahsedilmesi gerekir. Eğer önemli olanlar uzun konular ise önemli olmayan kısa konuları çok bahsetmeye gerek yoktur.
- Gezi yazısı okurken kişiler ilginç bulduğu şeyleri daha çok okumak ister. Bu sebeple yazıyı yazan kişi kendi ilginç bulduğu olayları anlatırsa daha heyecanlı bir yazı elde edebilir.
Gezi Yazılarının Nitelikleri
Gezi yazılarının nitelikleri şu şekilde sıralanmaktadır;
- Gezi yazılarında kurgulama, anlatım, dilin doğru bir şekilde uygulanması çok önemlidir.
- Kurgusuz olan gezi yazılarının kaleme alınmaması gerekmektedir. Çünkü kurgusuz gezi yazıları, okuyucuların o yazıları hayal etmesini zorlaştırır.
- Gezi yazıları gezilen bölgeye gidemeyen kişilere merak uyandırmalı ve uyandırdığı meraka yönelik doyurucu bir yazı çıkarılmalıdır.
- Bununla birlikte çocukların dil gelişimine de katkı bulunabilecek yazılar yazılmalıdır.
- Gezi yazısı yazan gezginler düzenli gözlemler ve sağlıklı bir gezi sonucunu aktarmalıdır.
- Gezi yazılarını destekleyen en önemli nitelik ise fotoğraflardır. Yazılan yazılara uyumlu olarak fotoğrafların eklenmelidir.
- Gezilen yerlerin özellikleri, ilgi çekici bölgeleri ve ülkemizde bulunmayan özelliklerinden bahsedilmesi gerekir. Gezilen yerlerde yaşayan insanların yaşam tarzlarını da anlatmak gerekir. Sadece kötü yaşam tarzı değil de orada yaşayan kişinin rutin bir gününden bahsedilebilir.
Gezi Yazısı Örnekleri
Kırıkkale’ye Giderken
Ankara kalesi, telsiz direkleri ve bir tünel. Yarım dakika karanlık. Ankara geride kaldı. Bu yol, bütün bozkırı geçer, Karadeniz’e dek ulaşır.İsmet Paşa yıllardır fikir döktü, ray döşedi. şimdi ben, bu ray üstünden fikir taşıyan kültür savaşının zırhlı trenine yetişmek için kilometrelerin sekişini sayıyorum. Tren yolunda. Gezici eğitim sergisi Kırıkkale istasyonunda.
Tren yolunda dediğim zaman dudaklarımızda yabansı bir kıvrıntı seziyor gibiyim. Sezmeye de gerek yok gerçekten:”Tren yolunda da laf mı a canım.” diyebilirsiniz.
Eğer siz, bir zamanlar Yahşıhan’a dek böyle gidip gelen eski tren bozuntusunu anımsarsınız hiç de böyle düşünmezsiniz. Hele benim gibi Yahşıhan yolunda tuhaflıklara tanık olmuşsanız.
Size, istasyonların kimi bodurumsu, kimi kavaklar gibi birbirlerinin sırtından sırıtan uzun dallı ağaçlarından, çeşmelerinden, bayrak direklerinden, makaslarından, telgraf direklerine tünemiş güvercinlerinden, yol kenarında doygun doygun treni seyreden öküzlerden, özgür ve neşeli sıpalardan söz edeceğimize bizim orta Anadolu’ya kültür ve yeninin aşkını taşıyan trene rast gelinceye dek bugünkü güzel trenin yerindeki o eski tren ve ray bozuntusundan söz edeyim, her halde canınız sıkılmaz. Yıl 1921, İnönü ile Sakarya savaşının araları. Ankara’dan Kayseri’ye doğru bir akın var. Kağnı, kağnı, kağnı Yollardan, dağlardan, taşlardan gıcırtıdan geçilmiyor.
Mumyalanmış bir eşeğe benzeyen cılız, sanki tenekeden yapılma bir lokomotif, ince, uzun hörgücünü kaldırmış, bitkin develeri anımsatan vagonlar da bunların arasında Kayseri yolunu tutuyor. Her nedense o zaman burada işleyen dekovilde, sudan geçmeyen hayvanın inadına benzer bir inat vardı. Zaman zaman tutarağı tutardı. Bakarsınız, tıpış t ıpış giderken birdenbire zınk yerinde sayar. Bir ses duyulur:
“Lokomotifin suyu tükendi. Allah’ını seven su getirsin!.”
Kovalarla, ibriklerle, testilerle bir sürü halk su aramaya çıkar, su bulunmayan bir yerde ise herkes mataralarındaki, testilerindeki, teneke ya da toprak ibriklerindeki suları lokomotife boşaltırlar. Mübarek, yürümeye başlar. Ama yürüyüş de ne yürüyüş!.
Trenin üstünde pinekleyen ihtiyarlar, kimi zaman şöyle konuşurlardı:
“Tren giderken indim, aptes bozdum, elimi yudum, trene bindim.”
“Abdest tazeledim, yine geldim, yetiştim.”
Yokuş bir yere gelindi mi bir ses yükselirdi:
“Allah’ını seven vagonları ardından itsin!”Yüzlerce adam trenden iner, trenin durduğunu gören köylüler de gelir. Helesa yelesa ile treni yürütürlerdi. Trenin kömürü tükenip yöreden çalı çırpı topladığımızı da ben bilirim. Bunları söylerken sadece bir anıyı anlatıyorum. Dün süngüsünü tüfeğine çaputla bağlayıp düşmana saldıran bir ulusun o günü böyle geçerdi.
Şimdi İsmet Paşa’nın döşediği raylar üstünde fikir gibi hızlı, düzenli ve rahat trenle Kırıkkale’ye yaklaşıyoruz.Makinenin, tekniğin dokunduğu yer, çölün ortasında bile olsa yepyeni bir uygarlığı f ışkırtıveriyor. Kırıkkale işte böyle bozkırın ortasında baca, fabrika, asfalt, geometri, boyalı ev, sağlam tavan, iş gömleği giyen alın terli insan demektir. Kırıkkale bana, kopmuş bir film parçasının sarı bakkal kâğıdına yapıştırılması etkisini yaptı. Kırıkkale, başlı başına minnacık bir fabrika yuvasıdır. Sağı solu, önü arkası bozkırdır.
İstasyon kalabalık. Siyahlar giyinmiş öğretmenler, iş gömlekli işçiler, ustalar, mühendisler, bereli kadınlar, irili ufaklı çocuklar vagonların çevresinde toplanıyorlar.
[Sadri Etem (Ertem). “Kırıkkale’ye Gideren”,Türk Dili Dergisi, Gezi Özel Sayısı, 1 Mart 1973.] ( Gezi Yazısı Örnekleri )
Deyrulzafaran Manastırı
Çocukluğumdan beri kültürel değerlere ve sanat eserlerine olan ilgim beni hep uzak diyarlara sürüklemiştir. Özellikle üniversite arkadaşlarımızla toplanıp, Deyrulzafaran Manastırı’na gitmeye karar verdiğimizde heyecanım giderek artmıştı. Deyrulzafaran Manastırı’nın konum olarak merkezi yaşam alanına uzak olması dolayısıyla kişisel araçlarımızla o bölgeye gitmeye karar verdik. Ben dahil gezi grubumuz toplam beş kişi olduğundan tek bir araç yeterli olmuştu. Ağustos ayında olmamız ve havanın neredeyse 50 dereceye varan sıcaklığı nedeniyle yolculuğumuzu neredeyse yarım bırakmak zorunda kalacaktık. Neyse ki Deyrulzafaran Manastırı’nı görmek için duyduğumuz istek daha baskın geldi.
Yol sırasında oldukça toz yuttuğumuzu söylemeliyim. Ana caddeden çıktıktan sonra engebeli, dar ve toprak bir yoldan yarım saat kadar gittikten sonra, bir tepenin üzerine kurulu olan Deyrulzafaran Manastırı’nı gördük. Dışarıdan baktığımızda, kahverengi taşların azameti ile Manastırın duruşu bizi oldukça etkiledi. Bir an önce içeriyi görmek için sabırsızlanıyorduk. Esasında bu yapının bu kadar ilgimi çekmesini sağlayan etken; Süryanilerin Manastırı, kiliseye çevirmeden önce çok daha eski bir tarihinin olduğunu bilmemdi. İçeriye girdiğimizde bizi daha önce telefonda konuştuğumuz Süryani rehber karşıladı. Kısa bir sohbetin ardından Manastırı dolaşmaya başladık.
İlk göze çarpan büyük ve geniş kapısı idi. Yüzyıllar boyunca burada insanların ibadetine açılan bu kapı, üzerinde bir insanın sahip olabileceğinden daha fazla hatıraya sahipti. Yüzlerce yıllık taşlar arasında Güneş Tapınağı bizi en çok büyüleyen yer oldu. Roma tarihine kadar dayanan bu Tapınak, manastırın zemininden aşağıda bir alandaydı.
Biz etrafı incelerken Süryani rehber, bize Manastırın tarihi ve oluşumu hakkında bilgi veriyordu. Manastırın yıllar içerisinde aldığı en büyük hasar, Moğol istilası sırasında olmuştu. Moğol askerlerinin çıkarttığı yangından sağ kurtulan alanlarda hala o tarihe dayanan yanık izleri taşların üzerinde duruyordu. Bu mekanda sanki zaman önemini yitirmiş; geçmiş ve şimdi birbirine karışmış gibiydi. Özelikle hala Süryanilerin ibadetine açık bir ibadethane olması dolayısıyla Manastırda turistlere açılan gezi alanları sınırlandırılmıştı. Gezimiz bittiğinde yüzyıllar boyu insanlara ev sahipliği yapan bu alandan büyülenmiş ve kulaklarımızda kuş seslerinin yankıları ile aynı yoldan tekrar otelimize döndük.
help724 sitesi ( Gezi Yazısı Örnekleri )
İstanbulda Bilinmeyen Tarihi Şehir
İstanbulun tarih kokan pek fazla kişinin bilmediği başakşehire bağlı altınşehir mahallesindeki mağraları gezme fırsatı buldum. Daha önce bu mağaraları bazı film sahnelerinde görmüştüm gezmeye karar verdim.Kayabaşı yolu üzerinde büyük bir tepenin altında 4 adet mağra var iki tanesi büyük iki tanesi de eskiden mezar olarak kullanılıyormuş büyük mağralar altlı üstlü üsteki mağara alttakine bağlanıyor fazla uzun değil alt mağara çok uzundu içinde 50 metre kadar el fenerleriyle yürüdük mağaranın sonunu bulamadık geri döndük her yerini kazmışlar herhalde define aramışlar.
İçerisi çok serin olduğu için biraz üşüdüm dışarı çıktığımda derin nefes aldım karşıya baktımdığımda karşı tepenin altında küçük mağara gördüm tarihi çok eskiye dayandığı belliydi çok etkilendim güzel yerdi.
Arkadaşlar sizlere bazı gezdiğim yerlerin kısaca gezi yazısı örneğini paylaştım uzun olmasını istemedim umarım faydalı olmuştur sizlere.
Sizlerde gezdiğiniz yerler hakkında kısa gezi yazılarınızı yollarsanız sitemizde yayımlaya biliriz.
bilgihaneniz sitesi ( Gezi Yazısı Örnekleri )
Yazılarınızı mail adresime yollamanız yeterli iletişim bölümünden bana ulaşabilirsiniz.
Gezi Yazısı Örnekleri
Bursa ulu camii ye ufak bir gezinti: Yakın zamanda Bursa ya yolculuk yaptık yola İstanbuldan çıktık gebzeden feribota bindik keyifli deniz yolculuğuyla yalovaya geldik sabah ezanına Bursa ulu camii ye vardık ulu camii ihtişamı, mimarıyla, göz kamaştırıyordu ulu caminin içine girince duvarlardaki hat yazıları olsun caminin içindeki havuzu olsun şaheserdi her yeri buram buram tarih kokuyordu abdesti içerdeki havuzdan aldım bir kenara oturdum kafamı havaya doğru kaldırdım muhteşem bir görüntü 20 adet kubbesi vardı hayran kalmıştım sabah namazını kıldıktan sonra hat sanatıyla yapılan yazıları inceledim ve ayrılma vakti gelmişti hayran kaldığım Bursa ulu camii inden istemesemde ayrılmak zorundaydım.
bilgihaneniz sitesi ( Gezi Yazısı Örnekleri )
Kısa Gezi Yazısı Örnekleri
Evraklar
Çok güzel çok sevdim