Edip Cansever şiirleri anlama verdiği önemle ön plana çıktığından ve Turgut Uyar da aynı şekilde anlama önem verdiğinden İkinci Yeni akımına dahil olan şiirlerine Turgut Uyar’a yakındı. Daime bir anlam arayışında ve anlatma derdinde olan Edip Cansever anlatılmakta zorlanılan şeyleri gün yüzüne çıkararak anlatmaya çalıştı.
Hayata gözlerini İstanbul’da açan Edip Cansever ortaokulu Kumkapı Ortaokulu’nda bitirdi. Daha sonra ise İstanbul Erkek Lisesi’ni bitirdikten sonra Yüksek Ticaret Okulu’na devam etti. Buradan ayrıldıktan sonra ise sorumlu bir yetişkin olarak hayatını sürdürebilmek için ticarete atılarak birçok esnafın yer aldığı Kapalıçarşı’da antikacılık yapmaya başladı. Burada antikacılık yaptığı dükkân babasına aitti ve 1976’ya kadar burada antikacılık yapmaya devam etti. 1976’da bu dükkânı ortağına devrederek işi bıraktı.
- Edip Cansever’in Şiir Serüveni
- Edip Cansever Şiirler Tarzı
- Edip Cansever Şiirleri
- 1. Adsız Bir Çiçek
- 2. Gelincikler
- 3. Mendilimde Kan Sesleri
- 4. İçinden Doğru Sevdim Seni
- 5. Aşklar İçinde
- 6. Bitti O Sevda
- 7. Muleta
- 8. Adını Funda Oteli Koy
- 9. Gül Kokuyorsun
- 10. Yerçekimli Karanfil
- 11. Uzak Yakınlık
- 12. Sevda Bir Ateş Buldu Sende
- 13. Seni Günlere Böldüm
- 14. Bir Gün
- 15. Flaş
Edip Cansever’in Şiir Serüveni
Şiir hayatının ilk basamağı olan ‘Düşünce’ isimli ilk şiiri 1944’te İstanbul dergisinde yayımlandı. Yazdığı ilk gençlik şiirleri ise çeşitli dergilerde yayımlandı. Bu dergilerin bazıları şu şekilde idi; Yücel, Fikirler, Edebiyat Dünyası, Kaynak vb. Bu ilk şiirleri bunlar gibi dergilerde yayımlandıktan sonra ise İkindi Üstü adlı kitabında bu şiirleri topladı. İlk şiirlerinde konu olarak varlıklı ve yaşama sevinci yüksek bir gencin duygularını işledi. Bunlar Garip şiirinin etkisinde kalan ve çoğunlukla yaşama sevincini konu edinen şiirlerdi.
Daha sonraki şiirlerinde ise Garip akımının etkisinden sıyrılıp İkinci Yeni etkisinde şiirler yazmaya başladı. İkinci Yeni akımı içerisinde de özgün ve sevilen eserler ortaya çıkardı. Şiirlerinde imgesel düzen oldukça bol bir şekilde yer alarak alışılmışın dışında, değişik bir söylem şiirlerine hâkim oldu. İkinci Yeni akımı ile yazdığı şiirlerine hâkim olan konu ise genelde çağdaş insanın toplum içindeki yabancılaşması idi. Bu konuyu düşünsel olarak ele aldı ve sahip olduğu dünya görüşüyle birleştirmeyi amaçladı. Oldukça özgün eserler veren Edip Cansever hiçbir kitabında kendi tekrarına düşmedi. Toplum içindeki insanın iç dünyasını kitaplarında dışa yansıtmayı amaçladı.

Mehmet Fuat Edip Cansever’in tıpkı Turgut Uyar gibi çok sesli bir şiirin yaratıcısı olduğunu söyleyerek özgünlüğüne vurgu yaptı. Eserleri o kadar özgündü ki birisi Edip Cansever’i taklit ettiğinde hemencecik kendini belli ediyordu. Bu yüzden hiçbir benzeri olmadı ve tek ve biricik kaldı. Bir ara onun tarzına en çok Ahmet Oktay yaklaşmış olsa da Edip Cansever eserlerinin teklinin yanına yaklaşamadı ve uzaklaşmak zorunda kaldı.
Edip Cansever Şiirler Tarzı
Edip Cansever şiirleri genelde uzun soluklu oldu. Şiiri yakalamak için sözü daraltma, kısaltma gereksinimine ihtiyaç duymadan uzun soluklu şiirler yazdı. Şiirin yapısına geldiğimizde ise Edip Cansever kurallara her zaman bağlı olan bir şair olmadı. Şiire genellikle ressam edasıyla ve bir sürü çizgi içerisinden en güzel resmi çıkaran bir ressam gibi yaklaştı.
Mekân olarak şiirlerinde ‘otel’ sıkça geçtiğinden Türk edebiyatında ‘Oteller Şairi’ olarak bilinmiştir.
En meşhur Edip Cansever şiirleri içerisinden yalnızca birisi olan Sera Oteli şiiri ise Salah Birsel gibi yazarlar tarafından onun portresi olarak kabul edildi. Şiirleri İkinci Yeni akımı içerisinde yer almasına rağmen onun şiirlerini genel akımdan ayıran birçok fark mevcuttu. En önemli farklardan birisi ise Edip Cansever’in şiirlerini dizelere bağlı kalarak yazmamasıdır. İkinci Yeni şiirinin en temel özelliklerinden birisi şiirde uzun anlatım yerine kısa ve öz kelimeler kullanmaktır, uzun uzun bir anlatım söz konusu değildir. Fakat Edip Cansever şiirleriİkinci Yeniden bu konuda da ayrılmaktadır. Edip Cansever kısa ifadeler yerine diyalog tarzı ifadelere şiirlerinde sık sık yer vermiştir. Diyalog tarzı şiirlerine verilebilecek en güzel örnekler Çağrılmayan Yakup ve Nerde Antigone olabilir.
Edip Cansever Şiirleri
Edip Cansever şiirleri arasındaki en bilineni Yerçekimli Karanfil’dir. Hayatı boyunca yazmış olduğu şiirlerinin hepsi ise ‘Sonrası Kalır I-II’ adlı kitapta bir araya getirilmiştir.
Edip Cansever şiirleri dışında bahsetmemiz gereken bir diğer nokta ise çıkardığı dergilerdir. İlk çıkardığı dergi 1951 ‘Nokta’ dergisidir. Çıkardığı bu dergi aracılığıyla yeni genç şairler ve yazarlarla tanıştı. Bundan sonra da zamanla döneminin sanat yayınlarında şiirleri geçen bir şair kıvamına geldi. Şiirlerinde düz yazıya yaklaşsa da her zaman tutarlı bir bütünlük içerisinde yazdı.
Bazı sevilen Edip Cansever şiirleri şu şekiledir;
1. Adsız Bir Çiçek
“rengini dünyaya ilk defa sunan
adsız bir çiçek gibi parlıyorsa gözlerim
sevgilim
bana “sen bir şairsin” dediği zaman
yalnız sana yazıyorum bu şiiri
istersen bir şiir gibi okuma
çünkü her yıl yeniden yazacağım onu
soğuklar başlayınca havalanıp
millerce yol kat ettikten sonra
güneyi tadan bir kuşun sevinciyle
ve yazmış olacağım bir de
her dönemde her çağda
sevdanın kendine özgü diliyle”
2. Gelincikler
“gerçekte bir sevinç, bir mutluluk yok değildir yüreklerimizde
sevgiler umutlar yok değildir
öyleyse neden çabuk küseriz birbirimize
çabuk öfkeleniriz
durup durup böyle hüzünlenmemiz neden
anlamıyoruz da ondan mı yoksa
bir bütün olduğunu mutluluğun
umudun bir bütün olduğunu
seziyor muyuz yalnızca
baktıkca gelincik tarlalarına uzaktan
öyle bir arada güzel
yaşamanın lezzetini
kanımızı tutuşturdukça gün günden
buğusunu saldıkça
bir tütün dumanı gibi yaktıkça genzimiz”

3. Mendilimde Kan Sesleri
“Bir tutsak ağaç gibi yanlış yerlere büyüyenler
Ah güzel Ahmet Abim benim
Gördün mü bak
Dağılmış pazar yerlerine benziyor şimdi istasyonlar
Ve dağılmış pazar yerlerine memleket
Gelmiyor içimden hüzünlenmek bile
Gelse de
Öyle sürekli değil
Bir caz müziği gibi gelip geçiyor hüzün
O kadar çabuk
O kadar kısa
İşte o kadar.
Ahmet Abi, güzelim, bir mendil niye kanar
Diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar
Mendilimde kan sesleri.”
4. İçinden Doğru Sevdim Seni
“İçinden doğru sevdim seni
Bakışlarından doğru sevdim de
Ağzındaki ıslaklığın buğusundan
Sesini yapan sözcüklerden sevdim bir de
Beni sevdiğin gibi sevdim seni
Kar bırakılmış karanlığından.”

5. Aşklar İçinde
“Birazdan akşam olacak sevgilim
Edip Cansever Şiirleri
Bütün heybetiyle akşam olacak
Sevgilim, diyorum, oysa kimsecikler yok yanımda
Bilmiyorum kime sevgilim dediğimi
Bildiğim bir şey varsa
O kadar yeni bir anlamda söylüyorum ki bu kelimeyi
Unutup birden zamanı ve yeri
Onunla bir günü kutluyorum coşarak
Onunla bir günü kutluyoruz sanki.”
6. Bitti O Sevda
“Bitti o sevda kesildi çığlıkları martıların
Su gibi bitti, suya karşıt gibi bitti
İtti kıyıyı adına deniz dediğimiz şey
Unuttuk ikimiz de her türlü yetinmezliği
Kaybetti kumarda gözlerim
Kaybetti kumarda gözleri.
Bir koru rüzgârlandı göğüs boşluğumuzda sanki
Uzaklaştı ağaçlar birbirlerinden
Yakınlaştı ağaçlar birbirlerine
Yani her soluk alıp verişimizde bizim
Bir mekik gibi kalbin
Bir mekik gibi kalbim
İşleyip durdu bu yitikliği yeniden.
Ne kaldı
Farkında mısın bilmem
Gündüzler..
Gündüzler biraz azaldı.”

7. Muleta
“İlkyazları sevmiyoruz artık, yaşlandık da ondan mı
Aşkımızı seyrediyoruz sanki uzaktan
Oysa yok biten bir şey aramızda, yok da
Hep aynı kalmıyor ki yakın duygular
Demiştin bunları bir bir, anımsıyorum
Mutlu da olsa insan mutsuz da
Her an yeniden yaratabilirmiş kendini
Demiştin, bir sabah, bir başkla aşkla.
Sen ölüm!
Seni hiç düşünmeden yaşadık
Seni hiç düşünmeden yaşayacağız bundan sonra da.”
8. Adını Funda Oteli Koy
“Adını funda oteli koy
Aklından gelip geçen bir yazın
Ve akşam güneşlerinde orda burda
Bir deniz kıyısında, eski bir yıkıntıda
İnce ince gezinen turuncu adamların.
Adını funda oteli koy
Sevdamızın da adını
Ayakları dibinde gün batımının.
Ve ağzında binlerce güneşin tadı
Dilinin ucunda yalnızca kendi adın.
Çünkü sevdikçe beni sen kendini tanıdın.”
9. Gül Kokuyorsun
“Gül kokuyorsun bir de
Edip Cansever Şiirleri
amansız, acımasız kokuyorsun
gittikçe daha keskin kokuyorsun, daha yoğun
dayanılmaz bir şey oluyorsun, biliyorsun
hırçın hırçın, pembe pembe
öfkeli öfkeli gül
gül kokuyorsun nefes nefese.
gül kokuyorsun, amansız kokuyorsun
ve acı ve yiğit ve nasıl gerekiyorsa öyle
sen koktukça düşümde görüyorum onu
düşümde, yani her yerde
yüzü sararmış, titriyor dudakları
şakakları ter içinde
tam alnının altında masmavi iki ateş”
10. Yerçekimli Karanfil
“Sen o karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte
Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
O başkası yok mu bir yanındakine veriyor
Derken karanfil elden ele.
Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle
Sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil
Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk
Birleşiyoruz sessizce.”
11. Uzak Yakınlık
“Yarısı yenmiş bir elmaydık bana sorarsan
İkimizdik, iki kişi değildik
Bakıyorsak birlikte bakıyorduk gözlerimin içine
Birlikte gözlerinin içine bakıyorduk senin
Yanlıştı, doğruydu, hiç bilmiyorum
Sanki bir bakıma ayrılık böyle.”
12. Sevda Bir Ateş Buldu Sende
“Sevda bir ateş buldu sende, eğilip öptü seni
Artık kimse denizi bilmiyor.
Dirseklerini masaya koyuşundan belli
Gelip geçen bir günü bitirmek istemediğini
Sevda bir umut buldu sende.”
13. Seni Günlere Böldüm
“Seni günlere böldüm, seni aylara
Edip Cansever Şiirleri
Daha yıllara, yüzyıllara böleceğim
Ve her zaman söyleyeceğim ki beni anla
Böyle eskitilmiş de olsa bu kalbi
Minesi çatlamış bir diş gibi durduracağım karşısında.”
14. Bir Gün
“Gelecekte, dediniz ama ne zaman
Kim bilir, belki de geçmişte
Yağmurlardan kalan kimsesizliğin
Saklıdır acısı o ‘bir gün’ de”
15. Flaş
“Yorulduğun zaman söyle
Edip Cansever Şiirleri
Susalım, hiç konuşmayalım istersen
Sussak da, hiç konuşmasak da, sözlerin senin
Açık denizler gibidir zaten elimde
Her zaman ama her zaman bir kıyıyı sezdiren
Hatırlıyorum da kelimelerini bir bir”
Türk edebiyatına çok değerli eserler bıraktıktan sonra Bodrum’da yaptığı bir tatil sırasında beyin kanaması geçirerek tedavi görmesi amacıyla İstanbul’a getirildi. Ancak yine de kurtarılamadı ve 28 Mayıs 1986’da hayata gözlerini yumdu.
Evraklar